8 Ekim 2015 Perşembe

Meseleler Bitmez

bu yaziya olsa olsa marianne baslik olurdu 

Yazmayalı hayli zaman oldu. 
Hele derin meselelerde yazmayalı, memleket işlerine burun uzatmayalı daha da fazla. Bizim topraklarda en feministim diyenin bile anne olunca o köküne kibrit sıkılası erilliğe paçasını, kolunu ve hatta yetmeyip ruhunu kaptırdığı bin yıllık düzende bir anne olarak ben ancak yeniden yazmaya başlayabiliyorum, ki bu da kreş denen, bu pek şahane sosyal devlet çatısı altında nakit akıtarak erişebildiğimiz ve elbet çocuğun da faydasına olan kurumlar sayesinde oluyor.
Bizim memlekette mesele bitmez. Işte girizgâhta da belirttiğim üzere eğer kadınsanız hiç bitmez. Her gün,  her an bir yerlerde bir kadın tükenmekte,  aslında suyu sıkılarak, canı alınarak tüketilmektedir. Üstelik bu ataerkillik öyle bir sinmiştir ki içine memleketin; kadınların hatrı sayılır bir kısmı da bu mezalime destek verip çanak tutmaya devam eder... Nitekim MESELE yalnız erkek milletinin atalardan yâdigâr erkilliği değil de direk toplumun beyninin erilliği olagelmektedir. Bir kadın da pekâlâ kısır, hiçbir üretkenliği olmayan, buzdolabını açınca 3 değil 2 boyutlu görebilen (gülmeyin var böyle bir araştırma!) eril bir beyne ya da ruha sahip olabilir.
Yani kadının infazcısı bir değil iki ve hatta üç.  Ataerkilligini göğsünde bir nişan gibi taşıyan erkekler, farkında olmadan bilinçaltına sızanlari savunan kadınlar,  bir de hepsinin ata-babası devlet! 

Hah işte!  Bundan gayrı biz bu devlet denen kabuslar aygıtından, onu var eden, ancak sonra ona tapinmaya başlayan erk aklından ve ona çanak tutan kadınlardan uzun uzun bahsedeceğiz bu blogda. Bloga yazacak kelâmı olan dişi akılları da üretmek üzere buyur edeceğiz!  

Çocukla meselenin aslına uzun bir ara vermiş olabilirim, ama daha çomak sokacağım pek çok Derin Mesele var! 
Hadi bakalım çomaklar hazır mı kaďınlar? ;)